Spengler batının çöküşü pdf
Hem / Kultur, Media & Unterhaltung / Spengler batının çöküşü pdf
Çünkü onun erişilmez Analar'ı Eflâtun'un Fikirler'idir. Dünya tarihi bütün insanlığın değil de bizim dünya görüşümüzdür. vardır. Ancak XIX. yüzyılda klasik sayı duygusunun bu kutsal emaneti nihayet ortadan kaldırıldı ve Cauchy'nin sınır fikri ile ilgili kesin açıklamasıyla sonsuz küçük hesap (calcul infinitesimal) mantıken sağlamlaştırıldı. Yani kadere bağlı değildir.
Bu yüzden ben Cecil Rhodes'i yeni bir çağın ilk insanı olarak görüyorum. Bu konularda, her ne olursa olsun bütün kişisel menfaatlerinin ötesinde, kayıtsız şartsız uyanıklık hürriyetini kazanan insan için ne bağlılık, ne öncelik, ne sebepnetice ilişkisi, ne de değer veya önem farkı vardır. Ve bunu anlamaya başlarız: Tarihî yazılarımızın baş malzemesi olan savaşlarda ve siyasî felâketlerde zafer, mücadelenin özü değildir.
BÎR TARÎH ÎLMÎ VAR MıDıR?
Bu arada kültürün eski ve geniş manzarası, taşralı olup, yüksek insanlığının artıkları ile sadece şehirleri beslemeye yarar. Garip, fakat psikolojik açıdan doğru bir olaydır: Yunan fiziği -dinamik değil de statik olduğundan- zaman unsurunu ne kullanmasını bilmiş ne de eksikliğini duymuştur; buna karşılık biz saniyenin binde birinde çalışıyoruz.
Tamamen hayatın gözlemi üzerine kurulan kemik çatısıyla ilgili çalışmaları onu insandaki "os intermaxillare"(üst çene kemiği)nin keşfine ve omurgalıların kafatası yapısının altı omurdan geliştiği görüşüne getirmişti. (Yunan-Roman kültürü hakkındaki yargılarımız daima iki üç nokta arasında sallanıp durmuştur. Bayie, Voltaire ve Rousseau'nun Paris'e taşıdıkları "Avrupa Medeniyeti" kuramı -Batı hellenizmi- Locke, Shaftesbury, Samuel Clarke ve bilhassa Bentham tarafından yine Londra'da kurulmuştu.
Bu işlenmiş taş ancak sınırlarına değer
verdiği ve şekli ölçtüğü müddetçe bir şeydir; ne olduğu heykeltraşın çekici altında ne olmuş olduğudur. Meselâ, Öklid'in, ispatı aslında 1:1 oranına dayanan uygunluk teoremiyle, onun açılı fonksiyonlarla yapılan çağdaş tahlilini (dedüksiyon) karşılaştırın. Tarihin bir mantığı var mıdır?
Bunu benzer tarzda Newton'un fiziğini kaplayan mutlak uzay kavramında; gotik katedrallerin iç kısımlarında ve Mağrip camilerinde; Rembrant'ın tablolarının atmosferik sonsuzluğunda ve Beethoven'in dörtlüklerindeki karanlık eda dünyasında; Öklid'in muntazam polihedronlarında (çokyüzlülerinde), Partenon'un heykelleri ve eski Mısır'ın ehramlarında; Buddha'nın Nirvana'sında, Sesostris, I.
Jüstinyen ve XIV. Louis'nin zamanındaki saray âdetlerinde; Eskilus, Plotinus ve Dante'nin Tanrı fikrinde ve çağdaş tekniğin dünyayı saran fezaî enerjisinde buluruz.
GEOMETRI VE ARITMETIK Klasik dünyada her çeşit verici hareket, gördüğümüz gibi, "oluşma"nın mevcut, görülür, ölçülür ve sayılabilir olduğu müddetçe, düzenlenmesiydi. Herşey kendi durumumuzu, kendi kaderimizi açıkça görmemize, bu konuda kendimizi aldatsak bile bundan kaçamayacağımızı anlamamıza bağlıdır.
Bu dünya korkusu muhakkak ki bütün ilkel duyguların en yaratıcı olanıdır, insan buna sadece şuurlu iç hayatının değil, aynı zamanda bu hayatı aksettiren, sonsuzca değişken dış kültürün en olgun ve en derin şekil ve görüntülerini borçludur. Sayısal dünyasında beliren bir ruhun üslubudur ve sayılar dünyası bu yüzden ilimden daha fazlasını ihtiva eder.
*
I-VIII.