Saramago körlük konusu

Hem / Kultur, Media & Underhållning / Saramago körlük konusu

Her ne kadar roman insandaki yıkıcılığın biyolojik ve sosyal yönüne vurgu yapsa da bu durum bazen otorite tarafından ya da yönetme hırsından bizzat kışkırtılmaktadır. KÖRLÜK (BLİNDNESS),José SARAMAGO, ÇEVİREN: IŞIK ERGÜDEN, İSTANBUL: KIRMIZI KEDİ YAYINEVİ,12.BASKI, 2019, 331 SAYFA. Salgın hâlindeki körlük, modern toplumların ahlaki körlüğünü, bireysel sorumluluktan kaçışını ve toplumsal çürümeyi simgeler.

Roman boyunca okuyucu, karakterlerin yaşadığı dehşetle değil, onların tepkisizliğiyle yüzleşir.

Yazar Nobel Edebiyat Ödülü konuşmasında bu kişisel sorumluluğa şu ifadelerle ışık tutmaktadır: “Haklarımızı talep ederkenki heyecanımızı aynı şekilde görevlerimizin sorumluluğunu alırken de taşımalıyız.

saramago körlük konusu

Koğuş, gelen yiyecekleri para ile insanlara satmaya karar vermiştir. Kitap yaklaşık yirmi sene önce yazılmış olmasına rağmen vermek istediği mesaj evrensel nitelik taşımaktadır. Bununla beraber kişinin varoluşunun, hayvani düzeye indirgendiğine dair tespiti bu çerçevede anlamlıdır. Tolstoy, L. (2017). Gerek basında gerek halka açık yahut kapalı yapılan tıbbi toplantılarda bu durumun önünün alınmaya çalışıldığı, hükümetin geri adım atmaktan başka çaresi kalmadığı söylenmekteyse de yazar, bu durumun devlet tarafından kasten oluşturulduğunu ve devletin bilerek körleşmeye sebep olduğunu işaret etmektedir.

Bir arada yaşayabilmek için yapılması gereken kural, yardımlaşmayı sağlayacak bir örgütlenmedir. Burada bir grup insan, dış dünyadan tamamen kopuk şekilde yaşam mücadelesi verir. Roman, yalnızca fiziksel değil, ahlaki, toplumsal ve zihinsel körlüklerin de portresini çizer.

Yazar karakterlere isim vermez; doktor, doktorun karısı, yaşlı adam, genç kız gibi sıfatlarla tanımlar.

Bu tercih, romanın evrenselliğini ve sembolik derinliğini artırır. Bu distopik kurgu, bize kendi toplumlarımız, liderlerimiz ve kişisel sorumluluklarımız hakkında önemli sorular sordurur.

Roman, özellikle “kriz anlarında insan doğası” üzerine çarpıcı bir gözlemdir. Çünkü onun görebilmesi, diğerlerine göre bir üstünlük değil, ağır bir sorumluluktur.

Zamanla karantina alanındaki düzen tamamen çöker.

Hükümet, paniği önlemek adına, körleri bir karantina kampında toplamaya karar verir.

Bu karantina kampı, romanın ana sahnesidir. Artık ellerinde verecekleri hiçbir şeyi kalmayınca çete üyeleri tarafından koğuşlarda öfke yaratacak bir istekte bulunulmuştur. Yazarın ortaya koyduğu devlet tasavvuru bir şekliyle kendine düşman yaratmakta ve düşmanları sayesinde varlığını sürdürmektedir.

Bu ifadeler aynı zamanda yazarın tanrı hakkındaki umutsuz ve kötümser tavrını da ortaya koymaktadır. Kilisenin bir üyesi, “rahibin yaptığını düşünüyorsunuz ama ben onu gayet iyi tanırım o böyle bir şey yapmaz.” dese bile (Saramago, 2017) bu yorum, dini grup lideri karşısında grup üyelerinin tutumunu yansıtmaktadır. Bu kayıtsızlık beraberinde devlet nezdinde ortaya çıkan vicdani körleşmeye de işaret etmektedir.

W. Golding’ e göre insan, iktidarın ve onun cismani temsilcisi olan yasaların onu denetlemediğine dair bir fikir edinirse, eskilerin deyişiyle aslına dönmekte ve özünde yer alan yıkıcı yanı ortaya çıkmaktadır.(Golding, 2019: 259) Hükümet, kriz kabul ettiği duruma yönelik stratejisini bir hafta içinde birden fazla değiştirmiştir.

18 Haziran 2010’da yaşamını yitirmiştir. İnsanların görme duyularını yitirmesi gibi daha özel bir durum betimlenmektedir. İnsanlığın, temel ihtiyaçlar (yiyecek, barınma, güvenlik) tehdit edildiğinde nasıl hızla ilkel dürtülere dönebileceğini gözler önüne serer.

Liderlik ve otorite boşluğu da önemli bir temadır.